Marketing Fatigue (Pazarlama Bitkinliği) pazarlama kanallarının fazla kullanımı sonrası, kullanıcı ve müşteri deneyimlerinin azalmasıdır. Bu azalma kullanıcı ve müşteri deneyimlerinin eksi yönde olmasına neden olur.
Markalar reklamlarla hedef kitlelerini bir çember içerisine almak ve o çember içerisinde tutmak ister. Bunu yaparken de o çemberi olabildiğince daraltmak ve akıllarında daha da kalıcı olmayı hedeflerler. Bu çemberin fazla daralması, kullanıcıları sıkboğaz edecek seviyeye getirilmesi ve sürekli olarak markanın reklamlarıyla karşılaşılması kullanıcıları markadan uzaklaştırır.
Bunu ekonomideki arz-talep dengesiyle anlatacak olursak;
‘’Arz-talep dengesindeki eğride denge noktası aşıldığında verim düşer.‘’
Bu da markanın dijital kimliğini, markanın dijital imajını, markanın bilinirliğini eksi yönde etkilemektedir. Müşteri veya kullanıcıları kaçırmamak için bu dengeye özenle dikkat etmek gerekir.
Pazarlama Bitkinliğinin Önüne Nasıl Geçilir?
Müşterileri ve kullanıcılar ile iletişimi sıkı tutmak tabi ki önemlidir. Diğer bir yandan markaların, müşteri ve kullanıcıları mail, sms, sosyal medyada paylaşıma boğması da kabul edilebilir bir durum değildir.
Bu paylaşımların sıklık sınırlamasını hem reklam kampanyalarında, hem de düzenli paylaşımlarda mutlaka tutturmak gerekir. Özellikle reklam kampanyalarında hem güncel müşterilere, hem de potansiyel müşterilere reklamlar ile hatırlatmak gayet önemlidir. Ancak bunu yaparken Adwords ve diğer platformların markalara sunduğu sınırları iyi bilmek gerekir. Diğer bir yandan ise mutlaka bir paylaşım takvimi üzerinden hareket etmeli, bu paylaşım takvimini markaların kendisini müşterilerini yerine koyarak tasarlamalıdır.
Mail kampanyalarında ise ‘’ben mailimi göndereyim de, açmayan açmasın’’ mantığını bir kenara bırakmak gerekiyor. Sık mail gönderimi hem pazarlama bitkinliğine, mail aboneliğinden çıkmaya, şikâyetler sonucunda mail ip’sine zarar vermeye yol açar. Mail listesindeki kullanıcılar ile iletişim kurup, onlara maillerini hangi düzende almak istediklerini danışmak gerekir. Günlük – haftalık mail sistemini kullanıcılar ile karar vermek, bir markanın kullanıcılara verdiği değeri göstermektedir aynı zamanda.
Doğru Segmentasyon ve Kişiselleştirme
Kullanıcıları segmente etmek, kullanıcılara yönelik sıklık ilkeleri oluşturmayı sağlar. Bunun örneğini şöyle verelim;
- Kullanıcılar mail listesine abone olurken, ilgilendikleri kategorileri seçmeye izin vermek gerekir. Sadece alakalı mailleri alacakları için, onlara daha sık mail gönderebilme şansı artar.
- İsim, yaş, bölge gibi kategorize edilen kullanıcılara, hem hitap, hem yaş ve ilgi aralığı, hem de bölgede ki kullanıcılara özgü mailler gönderilmesi kullanıcıları özel hissettirir.
- Özel günler, tebrik veya teşvik edici mailler gönderildiğinde, kullanıcı mutlu edilir. Bu da kullanıcıları daha uzun süre mail abonesi olmaya ikna eder.
Nasıl Bir İçerik ve Nasıl Bir Dil
İçeriklerde kullanılan dilde kullanıcıları ve müşterileri fazlasıyla yormaktadır. İletişim kanalları ve iletişim yolları kullanıcıların yararına olduğunda, doğru verim alınabilir.
Dil konusunda iddialı ve üstten bakmacı veya reklam kokan bir cümle kullanmak yerine, daha basit ve kullanıcının ilgisini çekecek bir cümle çok daha etkilidir.
Doğru bir pazarlama stratejinin temel mantığı olan ‘’en iyi pazarlama, aslında pazarlamamaktır’’ sözünü iyice kavramalı ve kendi pazarlama stratejisini bunun üzerine inşa etmek gerekir.
Pazarlama Bitkinliğine En Etkin Çözüm: İletişim
Yanlış kurulan iletişim, marka ile kullanıcı arasında ciddi anlamda uçuruma sebep olur. Bundan dolayıdır ki bu konuya çok daha dikkatli yaklaşmanız gerekir. Doğru iletişim ilgili size birkaç önerimiz olacak;
- Kendinizin de bir müşteri ve kullanıcı olduğunu unutmayın.
- Reklam kokmayın.
- Empati kurun.
- Basit bir dil ve anlatım kullanın.
- Trendleri takip edin
- Kendi tarzınızı yaratın.
- Yeni fikirlere açık olun.
- Kullanıcılara kulak verin
- Geri dönüşleri kulak arkası etmeyin.
Bugün Dünya’nın en başarılı markalarının bile stratejik anlamda yaptığı yanlışlıklar, markalar ile müşterileri arasındaki uçurumu daha da derinleştiriyor. Doğru olanı yapmak ise, markaların büyümesine fazlasıyla katkı sağlıyor.
Unutmayın ki;
‘’Markalar insanları mutlu etmek için vardır, onları bitkin düşürmek için değil.’’