Özgün İçerik Üzerine
” İnsan daha konuşamıyorken, özgün içerik üretmeyi biliyordu. ”
Bu tarihsel bir gerçektir. İnsanlığın içerik üretimi, mağara duvarlarına resimler çizerek başladı. Üstelik çizdiklerinin bir benzeri daha yoktu. O mağara resimleri, insanlık tarihinin ilk özgün içerik olarak kayda geçti.
Çağlar boyunca insanlar bir çok şeyin yapılışını, ve bir çok maddeden farklı aletler icat etmeyi öğrendi. Yüzyıllar boyunca birçok sanat dalını ortaya çıkarıp, bu sanat dallarında eserler verdi. Gerek sanat dallarında yaptıkları, gerekse toplumları ilerletecek icatların hepsi, tek amaçtan ortaya çıktı;
”İhtiyaç”
Sonra bu ihtiyaçlar toplumsal ekonominin temel döngüsü olan ”Arz-Talep” döngüsünü ortaya çıkardı. Yani toplum ihtiyaçları doğrultusunda, ihtiyaç olanın üretimi başladı. Arz-talep dengesini şöyle özetleyebiliriz;
” İhtiyacı keşfet, ihtiyaca yönelik üretim yap, ihtiyacı insanlığa sun ”
Bu denge dünya’nın bütün ekonomik ve sınıfsal yapısını, dünya üzerinde ki savaşları, dünya üzerinde ki sanat anlayışını ve daha birçok şeyi belirledi.Dünyada üretilen her ürün, dünyada üretilen her fikir, kesinliği ispat edilmemiş her hipotez, hipotez olamamış her deneysel çalışma birer içeriktir. Hayata kattığınız her değer, aklınıza gelen her düşünce, her hayaliniz aslında dünya’da ki içeriklerinizdir.
İçerik kavramının bu kadar geniş olduğu iki farklı dünyada yaşıyoruz. Birinci dünyamız olan ” Reel ” dünya’da ki benliğimizi, ikinci dünyamız olan ” Dijital ” dünya’ya entegre etmeye çalışıyoruz. Bu süreç reel dünya üzerindeki benliğimizin, dijital dünyada ki kopyala yapıştır sistemine benzer bir halde olduğundan sorunlar yaşıyoruz. Çünkü reel dünya’nın üretim süreçlerine bile tam anlamıyla hakim değiliz. Üstelik içerik üretimi dijitalle birlikte somut olmaktan çıkmış, soyut içerik üretimi olarak karşımıza çıkmıştır. Dijital ortamdaki içerikleri görebiliriz, ama dokunamayız. Bu da bizim içerik üretiminde soyut bir aşamaya geçtiğimizin göstergesi olarak karşımızda. Lakin yüzyıllar önce sanat eserlerini oluşturan büyük sanatçılarla aynı kaygılara sahibiz;
• Estetik
• Beğenilme isteği
• Kendini ispat etme arzusu
• Popüler olma hayalleri
Bunlardan dolayı sürekli bir üretim peşindeyiz. Bu sürekli üretim arz-talep dengesi çerçevesinde olmaktan çıktı. Arz eden ile talep etrafında dönmeyen içerik üretimi ise, nitelik ve nicelik açısından düşüşler yaşadı. Bu sürekli üretim bir zaman sonra ”Big Data” dediğimiz kavramı oluşturdu. Bugün içerik üretiminin depolanmasından, bireyin internet kullanımında attığı her adım, big datanın büyümesine katkı sağlıyor diyebiliriz.
Big Data ve Özgün İçerik
Tüketimi hızlı, üretim süreci de sorunlu olan, ama buna rağmen her saniye büyüyen dijital dünya, beraberinde ”kirli” ve ”temiz” datanın birbirine karışmasını engelleyemiyor. YouTube üzerinde dakikada 300 saatlik bir içerik girişi yapılıyor. Sadece bu örnek bile bize big datayı ve big data içerisinde ki karmaşıklığı anlamamıza olanak veriyor.
Taklit, öykünme veya fikri çalma gibi olayların yaşandığı dijital dünyada temiz içerik üretimi zor olsa da, imkansız değildir. İnsan beyninin ne kadar geniş bir düşünce ağına sahip olduğunu düşünürsek, hala üretilmemiş milyonlarca projeden bahsedebiliriz. Bugün dijital dünya’nın özgün
içeriğe ne kadar gereksinim duyduğunu, değişen Google algoritma yapısından, ve Google’ın beklentilerinden görebiliyoruz.
Google kendisine ait her platformda, tek bir şeye dikkat ediyor. O’da ” özgün içerik ” üretimi. Çünkü başta Google, sonra da insanoğlu şundan çok sıkıldı;
” Öykünmeci üretim, kopyala-yapıştır içerik, fikir hırsızlığı, papağan misali etiket üretimi ”
Google artık bireysel ve özgün üretime önem veriyor. Bireyin fikirleri ve fikirlerinin orjinalliği Google için çok daha fazla önemli hale geldi. Burada başka bir handikaptan bahsetmek gerekiyor. Google bir yandan bu kadar özgün içeriğe önem verirken, işin Youtube boyutunda aynı önemden bahsedemeyiz. Youtube Trend’lerin durumu maalesef ortada.
Bugün Google bizden özgün içerikler bekliyorsa, özgün içerik kavramını da biraz daha açmamız gerekiyor. Özgün içerik kavramını birkaç maddeyle özetlersek;
• Fikir olarak bir benzeri bulunmayan, üretim sürecinin emek vererek yapıldığı, ve tüketene değer katan.
• Taklitçilikten uzak, öykünmeci olmayan, ve sürekli kendini yenileyen.
• Oluşum süreci sorunsuz tamamlanmış, farklı olmayı başaran.
Buna itiraz edebilir, veya karşı çıkabilirsiniz. Lakin bu maddelere karşı çıktığınız da, mutlaka big data’nın sizi önemsemeyeceği gerçeğini göz önüne almalısınız.
Özgün İçerik Üretimi Nasıl Olmalı?
Dünya üzerinde ki bütün icatlar, fikirler, sanatsal ve düşünsel akımlar, tek bir kıvılcımla başladı. O kıvılcımın adı da;
” Hayal etmek ”
Her şeyden önce hayal etmek gerekiyor. Hayal etmeyi bilmeyen bir insan, ancak ve ancak taklit etmeyi öğrenir. Ezberci olmak kolay, ezberi yerle bir etmek her zaman daha zordur. Biz de zaten özgün içerik üretiminin hiçbir zaman kolay olacağını söylemedik.
Diğer bir yandan, sadece hayal etmek işe yaramıyor. İnsanoğlunun karmaşık zihin yapısı, bir o kadar karmaşık hayal gücüne sahip olmasını sağladı. İnsan düşünebilen bir canlıdır, ve düşüncelerini bir şekilde kanalize etmek ister. Bunun içinde bu düşüncenin bir üretim sürecine girmesi gerekir. Lakin plansız ve programsız bir üretim süreci olamaz. Bunun içinde ikinci adım;
”Projeleştirme” sürecidir.
Projemizi oluşturduk. Peki projemizin dünya üzerinde
başka bir örneği var mı? Yapılmış mı? Burada insanın en sevdiğim, ama en az kullandığı özelliği olan araştırmacı özelliği devreye girer. Özgün içerik üretiminin üçüncü aşaması;
”Araştırma” sürecidir.
Araştırmamızı bitirdik, bu araştırmamız sonucunda projemizin emsalsiz olduğunu, veya bir başka örneği olduğunu gördük. Projeniz emsalsiz ise başka bir yol, emsali varsa başka bir yol izlemek zorundasınız. Lakin hangi yolu seçerseniz seçin, yapmanız gereken ilk şey;
”Kendi dil ve kendi tarzınızı” oluşturmaktır.
Bunların hepsini yaptıktan sonra, aslında özgün içeriğin temellerini atmış, artık üretim aşamasını hızlandırmamanız için bir sebep kalmamıştır. Lakin big data içerisinde yapmanız gereken hala çok şey var.
Big Data’da Keşfedilmek
Big data’yı anlatmanın en güzel yolu, onun aslında dünyanın başlangıcı gibi olduğudur. Yani her şey toz bulutudur. Bu toz bulutunda siz sadece bir atom zerreciğisiniz. Bütün atom parçaları, bir bütün halinde big datayı oluşturuyor.
Sizi diğer atomlardan ayıracak, büyütecek, bu toz zerresinin ulaşılabilecek en yüksek noktasına sizi ulaştırabilecek stratejik ve doğru hamleleri yapmalısınız. Bu hamleler sizin geleceğinizi belirliyor.
Bu hamleleri doğru bir şekilde yapmak için kafanızın bir kenarında her zaman 4 sorunun olması kanaatindeyim. Bu dört soru şunlardır;
1_ İnsanlar beni neden keşfetmeli?
2_ İnsanlara ne anlatmak istiyorum?
3_ Beni diğerlerinden ayıran özelliğim nedir?
4_ Başarının bende ki karşılığı nedir?
Bu dört soruya vereceğiniz her bir cevap hem sizin politikalarınızı, hem geleceğinizi, hem de marka konumlandırmanızı doğru olarak belirleyecek cevapların olduğu sorulardır.
Bu sorunun cevapları yaşadığımız ülke de yanlış verilmekte. Bu dört soruya, ülke de yaşayan birçok gencin vereceği cevaplar şu şekildedir;
1_ Çünkü ben en iyiyim. (Ego)
2_ Bana para getirecek her şeyi anlatabilirim. (Yanlış yönlendirilmiş hırs)
3_ Bir özelliğim yok, projemin bir benzeri var. Tek fark sadece benim dilimden olması. (Uluslararası düşünememe, yaratıcı olamama, tembellik)
4_ Para, statü, bilinirlik, şöhret. (Hepsi kolay kazanılabilen, çabuk kaybedilebilen şeyler)
Eğer sizin vereceğiniz cevaplar, bu yukarıda ki cevaplar ile aynı ise, hayallerinizi toprağın altına gömüp olgunlaşmayı bekleyin. Eğer cevaplarınız bu soruların gerçek karşılığı ise, projenizi hayata geçirin. Çünkü bu sorulara vereceğiniz her doğru cevap, okyanusta fark edilmenizi sağlayacak.
Tabi big data içerisinde keşfedilmeniz yine de kolay olmayacak. Bunun için birkaç özelliğe daha sahip olmanız gerekiyor. Bunları şöyle sıralamam gerekirse;
• Sabır
• Deneysellik
• Hitabet
• Çok yönlülük
• Farklı bakış açısı
• Detaycılık
• Yaratıcılık
• Geleceği okuma ve faydalanma
• Araştırmacılık
Tıpkı gerçek hayatta her başarılı insan da olması gereken özellikler, dijital hayatta da geçerlidir. Gerçek dünya’da bir big data’dır. Tek farkı, gerçek dünyada ki rekabet yüz yüze iken, dijital dünyanın rekabeti ekranlar arasıdır.
Hem insanoğlu, hem Google, hem de diğer platformlar; sizin yapacaklarınızı, başarabileceklerinizi, insanoğluna sunabileceklerinizi bekliyor.
Big data’da kaybolmamanız, geleceğe güzel imzalar atıp, özgün içeriklerle bizi kendinize takipçi etmeniz dileğiyle.